Advert
Advert
Advert

Herkese maç... Size yok!

Çok kısadır insanoğlunun hayatı. Doğar, yaşar ve ölür. Bu kadar kısadır aslında bir ömür ama “yaşamak” kelimesi engin bir derya. Bu deryanın sonu uçsuz bucaksız gözükür. Lakin elbet her şeyin bir sonu vardır.

Herkese maç... Size yok!
Herkese maç... Size yok! admin

İki öğretmen arkadaş mesleğimizden arta kalan zamanlarda kendimizi geliştirmek için bir spor branşında uğraş vermeye karar verdik. Yıllardır sporla ilgilenen bizler bazı tanıdık arkadaşlar vasıtasıyla hakem olmaya ve bu alanda kendimizi geliştirmeye azmettik. Bu camianın önde gelen hakemlerini araştırdık ve elde ettiğimiz malumatlar bizi ziyadesiyle bahtiyar kıldı.

Neden bahtiyar olduk? Çünkü camianın önde gelen hakemleri ile çok fazla ortak noktamız vardı. Bu hakemlerin çoğu öğretmendi ve istenilen kriterler (İngilizce, İletişim vs.)  ikimizde de ziyadesiyle vardı. Ben İngilizce öğretmeniydim, arkadaşım Bilgisayar öğretmeni. Hülasa, ilk adımı attık ve iki günlük eğitimden sonra aday hakem olmaya hak kazandık.

Aday hakem olduktan sonra camianın başkanı Serdar Serdar ilk tanışma toplantısını yaptı. Tanışma toplantısında camianın değer verdiği değerleri anlattı ve prensiplerinden bahsetti. En önemli prensibinin “Adalet” olduğunu defalarca dile getirdi. Bizlerin artık sıradan bir birey olmadığımızı ve bu yüzden daha dikkatli olmamızı söyledi. Velhasıl, bütün bu şahit olduğumuz konuşmalardan sonra iki arkadaş çok çalışıp bu camiada başarılı olmaya daha da bi isteklendik.

Buraya kadar anlattığım her şey Amerikan filmlerindeki azim hikayelerine benziyor. Fakat, bundan sonra anlatacaklarımı okuyun ve neye benzediğine siz karar verin sevgili okuyucular.

Başkanımız en kısa zamanda U-16 maçlarının olacağını, bu maçlarda görev alabilmek için idmanlara katılmamız gerektiğini söyledi. En kısa zamanda maç alabilmek için aday hakemlere zorunlu olan idman vakitlerine ilave olarak il ve klasman hakemlerinin de idmanlarına katıldık. Aday hakemlere zorunlu olan idman zamanı sadece 1 gündü. Bizler il ve klasman hakemlerinin idmanlarına da katılarak haftada 3 gün idman yaptık. Çok çalışıyor ve en kısa zamanda maç almayı bekliyorduk. Çok istekliydik, çok azimliydik, çok…

Maçlar başladı ve biz hemen hemen hiç idman kaçırmamıştık. Her geçen gün daha da istekli gidiyorduk idmanlarımıza. Benimsemiştik her şeyi. İdmanları, hakemleri, koşuları, bayrakları... Perşembe akşamları maç atamaları Yasin Öksüz tarafından yapılıyordu. İlk hafta Perşembe akşamı geldi ve biz heyecanmızdan yerimizde bile duramıyorduk neredeyse. İlk Perşembe geçti adımız listede yoktu. Biz azgın sular gibiydik ve hiçbir şey bizim azmimizi bitiremez sanıyorduk. Hakem sayısının çok olduğunu ve bu yüzden ilk haftalarda maç alamamamızın normal olduğunu düşündük. Bu yüzden yaptığımız tek şey daha çok çalışmak oldu.

İdmanlar idmanları kovaladı, Perşembeler Perşembeleri. İnancımızın tam bittiği anda ben bir maç aldım ama itiraf edeyim arkadaşım alamadığı için tam anlamıyla mutlu bile olamadım. Bu maç bize can suyu olmuştu. İlk heyecanı tatmıştım ve hayallere doğru ilk adımı atmıştık. Bilirsiniz ilk adım en zor olanıdır en zor olanı başarmıştım gerisi çorap söküğü gibi gelir zannediyordum. Bilemezdik benim ilk ve son maçım olacağını. Nereden bilebilirdik akıntıya karşı kürek çektiğimizi? Akıntı çoktu biz ise azdık. Birbirinden haberi bile olmayan aynı denizde boğulan karıncalar gibi önemsiz ve değersiz. Hepimiz tek boğulanın kendimiz olduğumuzu zannediyorduk.

Şimdi soruyorum sizlere muhterem başkanım ve maç atama sorumlumuz Yasin Öksüz!

Her hafta maç alan bazen haftada 2-3 maç alan Eren Serdar, Yunus Emre Öksüz ve Mehmet Akif Köse kardeşlerimizin bizden ne fazlalığı vardı? Bizlerin bu kardeşlerimizden ne eksiği vardı? Her idmana giden, emek veren, bu kadar çalışan bizler ve bizim gibi olanlar neden ve niçin bu makus kadere terk edildi? Her fasılada dudaklarından hakkaniyet dökülen siz saygıdeğer büyüklerim Adalet dağıtmak sadece sözde mi kaldı yoksa Adalet dağıtmak başkalarına mı kolay? Eş, dost, hısım söz konusu olunca adalet dağıtmak zor mu geldi? Bu camiada bir yerlere gelebilmek için soyadı çok mu önemli?

Yazıma her şeyin bir sonu vardır diyerek başladım. İyi ve kötü olan her şeyin bir sonu vardır. Sizlere tarih sahnesinde ismini adalet kavramıyla yazdıran ecdadımızdan bir kıssadan hisse örneği vererek bitirmek istiyorum.

Osmanlı zamanında padişahlar Cuma namazını halka karışarak camilerde kılarlarmış. Caminin çıkışında cemaat padişaha “Gururlanma Padişahım senden büyük Rabbim var” dermiş. Koskoca Padişah başını öne eğer ve bu söylenilenleri dinlermiş. Ben de eğer dinlerler ise diyorum ki “Böbürlenme Başkanım o koltuk ne sana kalır ne başkasına”

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Güçlü Lider Güçlü Meclis İçin Doğrusu Ak Parti
Güçlü Lider Güçlü Meclis İçin Doğrusu Ak Parti
Artık yalnız değilsiniz, Rize’nin bir rehberi var!
Artık yalnız değilsiniz, Rize’nin bir rehberi var!