Advert
Advert
Advert

Ak Parti'ye Şefkat Tokadı

7 Haziran seçimlerinin hemen ertesi sabahı Ak Partili bir arkadaşımla yaptığım yazışmada, kendisinin seçimle ilgili yaptığı değerlendirme; “Millet güzel bir şefkat tokadı vurdu” şeklindeydi.

Ak Parti'ye Şefkat Tokadı
Ak Parti'ye Şefkat Tokadı admin
7 Haziran seçimleri için Türkiye geneline göz atmadan önce Rize’yi ele alalım. Rize’de sonucun 3-0 olacağı zaten belliydi. Adaylar açıklandıktan hemen sonra yazdığım yazıda da büyük bir ihtimal 3-0’a işaret etmiş, muhalif oyların CHP ve MHP’ye giderek her ikisinin de seçilecek yeterliliğe ulaşamayacağını savunmuştum. Öyle de oldu. Kenan Bıyık yine az bir farkla seçimi kaybetti. MHP Adayı Cem Kazmaz partisinin Rize oylarını arttırsa da ona da yeterli gelmedi. Elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rizeli olması, Ak Parti Rize teşkilatının işini daha da kolaylaştırdı. Her köşede “Başkanına Sahip Çık, İlk Başkan Rizeli Olacak” afişlerini Ahmet Davutoğlu’ndan daha fazla gördük. Ak Parti arabaları bile Dombra’lı Erdoğan şarkıları çalmaktan geri durmadı. Seçimden 2 gün önce sanki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı birileri asmak istiyor intibasının uyandırıldığı ve bugüne kadar ismi, sanı duyulmamış, kimsenin de aslında hiç dikkate almayacağı birinin söylediği sözlerden yola çıkarak düzenlenen “Başkanına Sahip Çık” yürüyüşü ise cabası… Muhalefet Cumhurbaşkanı ile yarıştı Her halükarda Rize’de muhalefetin adaylarının Recep Tayyip Erdoğan ile yarıştığı aşikar. Yoksa Hasan Karal dışında kimsenin Hikmet Ayar ya da Osman Aşkın Bak’ı meclise göndermek için adım atacağını düşünmüyorum. Rize’de Ak Parti değil, Recep Tayyip Erdoğan kazandı. Bunun da olması çok normal bir şey. Ancak tek başına iktidar olamayan ve koalisyon sonucu çıkan seçimlerinden ardından partililerin kutlama yapmasına anlam veremedim. Ak Parti’nin Rize’den yine en yüksek oyu alması, Rizeli’nin görevini yerine getirmiş olması sevindirici olsa da, ülke geneline bakılarak o kutlamaların yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. HDP’nin barajı aşmasına sevinir gibi bir hal aldı. Rize'deki STK'lar yanlış yapıyor Seçim öncesi Rize’de en büyük yanlışı ise Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri yaptı. Oda, Borsa ve Dernek başkanlarının hep bir ağızdan Ak Parti’yi destekleyen açıklamalar yapması, hatta bu açıklamaların Ak Parti tarafından servis edilmesi yanlışın en büyüğüydü. Merak ediyorum, bu odaların, derneklerin, borsanın kendi içinde Ak Partili olmayan üyeleri yok muydu? Bu başkanlar, yaptıkları açıklamada temsil ettikleri kurumun unvanını kullanırken tüm üyelerinden icazet aldılar mı? STK’lar her partiye eşit mesafede durmak zorundadırlar. Bireysel olarak görüşler dile getirilebilir ancak tüm o kurumun tek bir partiye destek vermesi, bir kere kendi içindeki farklı partilerden üyelere hakaret olduğu gibi, diğer parti ve adaylara da haksız bir rekabet ortamı doğurmaktan başka bir şey değildir. STK’lar iktidarla uyumlu çalışma yapmalı, eleştirilerini, görüşlerini her daim dile getirmelidir ancak iktidar yalakalığı yapmamalıdırlar. Gelelim Türkiye geneline… Seçim süreci boyunca yapılan anketlerden, oluşturulan algıdan anlaşılacağı üzere HDP’nin barajı geçeceği belliydi. Böyle bir durumda da Ak Parti’nin tek başına iktidar olamama ihtimali yüksek görünüyordu. Bunu gören Ak Parti de kendi imkanlarını, devlet imkanlarını, medyayı adeta seferber ederek yüksek bütçeli bir seçim kampanyası yürüttü. Davutoğlu bir taraftan Cumhurbaşkanı bir taraftan mitingler düzenlendi ancak ortaya çıkan sonuca etki etmedi. Koalisyon dönemlerini 90’lı yıllardan hatırladığımız şekilde yorumlarsak, sıkıntılı bir süreç olduğunu elbette biliyoruz. Ancak o dönem ülke ekonomisinin bulunduğu nokta ile şimdiki arasında dağlar kadar fark var. 13 yıllık tek başına iktidar dönemiyle ülke ekonomisi rahatlama dönemine girdi, toparlandı, güçlendi. Bu saatten sonra o günlere de kolay kolay döneceğimizi sanmıyorum. Yeter ki şu an ortaya çıkan sonuç üzerinden her parti farklı hesapların peşine düşmesin. Gerçekten ülke düşünülüyorsa, uzlaşmacı bir tavırla her parti adımını atar ve uyumlu bir koalisyon kurulması sağlanır. 90’lı yıllardaki en uyumlu koalisyon Refah-Yol koalisyonuydu ancak onu da kısa zamanda “irticai faaliyetler” bahanesiyle sona erdirdiler. Ders niteliğinde bir seçim Bu seçim aslında ders niteliğinde bir seçimdi ve çıkan sonuçtan en büyük dersi alması gereken de Ak Parti’dir. 13 yıllık iktidarın getirdiği şımarmışlık ve gücün kontrolsüz kullanımı, ülkenin kutuplaşmaya doğru hızlı bir şekilde ilerlemesi çıkartılması gereken dersler arasında yer alıyor. Üstelik bu kutuplaşma öyle bir noktaya geldi ki, “Ak Parti ve diğerleri” haline dönüştü. Bülent Arınç’ın da seçimden 2 gün önce yaptığı açıklamasında vurguladığı, “Aşırı sertlik veya aşırı konuşma, hakaret, yönlendirme, tahrik etme olursa bu sadece liderler ve siyasetçiler arasında kalmaz, sokağa, vatandaşlara da yansır” tespiti çok doğru bir tespitti ve keza o hale de gelinmişti. Artık siyasetçilerin bu gergin ortamı yatıştırması gerektiği aşikardır. Ak Parti çözüm sürecinde hata yaptığı gibi, “Paralel” diye adlandırdığı Gülen Cemaati ile yaşadığı çekişmede de sınıfta kaldı. 17-25 Aralık operasyonlarının ardından bir buçuk yıl gibi bir zaman geçmesine rağmen, geçen 3 seçimde de paralelle mücadeleyi diline dolayan, ancak ortaya bir türlü ciddi ve somut deliller, belgeler sunamayan, cemaatin vurgulandığı gibi bir örgüt olduğuna halkı inandıramayan, üstelik de yapılan operasyonlarla içeriye alınanların kısa zaman sonra serbest bırakılması da Ak Parti’yi inanılır olmaktan uzak kıldı. Ancak Ak Parti’yi tek başına iktidardan eden çözüm süreci oldu. Maalesef seçimin hemen ardından konuştuğum bazı Ak Partili arkadaşlarım ve sosyal medyadaki paylaşımlar, HDP’nin barajı aşmasına, CHP, MHP ve Saadet gibi partilerle cemaatten kayan oyların sebep olduğunu savunuyor. Oysa mantıkla olaya baktığımızda bence hiç alakasının olmadığı görülüyor. Oy kaybı yaşayan Ak parti oldu Bu yüzden de şöyle kaba taslak bir istatistik hazırladım. Ülke geneli toplam oylara baktığımızda CHP’nin fazla bir oy kaybı yaşadığı görünmüyor. 2011 seçimlerinden sonra CHP yüzde 0,9 bir oy kaybı yaşamış ve 25,09’dan 25’e gerilemiş ancak buna rağmen 371 bin oyunu arttırmış görünüyor. MHP oylarını 1 milyon 944 bin arttırmış ve yüzde 12,9’dan yüzde 16,3’e çıkmış. 2011 yılında Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi ayrı ayrı toplam 850 bin oy alırken ittifakla girdikleri bu seçimde ise 949 bin oy almışlar. Hal böyle olunca bu partilerin HDP’ye oy verdiğini iddia etmek kılıf uydurmaktan başka bir şey değildir. “Cemaatin ülke genelinde yüzde 2 oyu ancak vardır” diyen de kendileri olduğuna göre, onların da HDP’ye barajı aştırdığına inanmak mantıksız görünüyor. Üstelik tanıdığım birçok cemaat mensubu kişi sandığa gitmedi ve Cemaat İstanbul’da kendi bağımsız vekillerini bile meclise sokamadı. Ama Ak Parti’nin oylarını ele aldığımızda bariz fark görülebiliyor. 2011 seçimlerinde 21 milyon 466 bin oy alan Ak Parti bu seçimde 18 milyon 864 bin oy aldı. 2 milyon 602 bin oy kaybı söz konusu. Ülke genelinde yüzde 49 olan oy oranı yüzde 40’a düşmüş. 2011 yılında HDP’nin bağımsız olarak seçime giren tüm adayları 2 milyon 826 bin oy alırken bu seçimde HDP tek başına 6 milyon 56 bin oy aldı. Üstelik 7 milyon kişinin de oy vermediği göz ardı edilmemelidir. HDP’nin sadece birinci parti olduğu Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerindeki illere bakıldığında Ak Parti bu illerden (Tunceli, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkari, Batman, Siirt, Bitlis, Muş, Van, Ağrı, Iğdır, Kars ve Ardahan) 2011 seçimlerinde 1 milyon 55 bin oy karşılığında 28 milletvekili çıkartırken, o dönem bağımsız HDP’liler ise 1 milyon 508 bin oy karılığı 25 milletvekili çıkarttı. Bu seçimlerde ise Ak Parti 602 bin oya karşılık bu illerden 9 milletvekili çıkartırken HDP ise 2 milyon 667 bin oya karşılık 49 milletvekili çıkarttı. Ak Parti’nin oy kaybı 453 bin, HDP’nin oy artımı ise 1 milyon 159 bin. Üstelik HDP’nin vekil çıkarttığı diğer birçok ile bakıldığında bile Ak Parti’nin buradaki vekil sayılarının bir azaldığını görüyoruz. Mesela İstanbul’da 2011 seçimlerinde 3 milyon 915 bin oy ile 46 vekil çıkartan Ak Parti bu seçimde 3 milyon 393 bin oyla 39 vekil çıkarttı. HDP ise 2011’de İstanbul’da 472 bin oy ile 3 vekil çıkartırken bu seçimde 1 milyon 30 bin oyla 11 vekil çıkarttı. Ak Parti’nin İstanbul’da kaybettiği oy miktarı ile HDP’nin arttırdığı oy miktarı ise hemen hemen aynı. Hal böyle iken AK Partililer’in MHP, CHP, Saadet ve Cemaati HDP’ye barajı aştırdıkları şeklinde çamur atmalarının anlamı yok. Ak Parti bugüne kadar özellikle Kürt kökenli halktan aldığı emanet oyları bu seçimde alamamıştır. Parti olarak barajı aşamayacakları için bağımsız olarak seçimlere giren Kürt siyasetçiler, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş ile yokladıkları nabız sonucunda barajı geçeceklerine inanınca HDP olarak seçime girdiler ve haliyle Ak Parti’ye kayan Kürt oylarının büyük kısmı da HDP’ye kaydı. Nerede Milli irade söylemleri? Zaten birçok Ak Partili de bu gerçeği gördüğü için özellikle Kürtleri “nankör” olarak nitelendirmeye başladı. Hatta çok daha ileriye giden sosyal medyadaki paylaşımlara bakılınca, Van depreminde yaraların sarılmasına, Van’ın yeniden inşa edilmesine lanetler okunuyor. Böyle olunca da insanın aklına “Hani Türk-Kürt kardeşti?” sorusu geliyor. Tabii başka sorular da geliyor. Mesela, “Hani sandık milletin iradesinin tecelli ettiği yerdi?, Hani Türkiye’nin geleceğini millet ve sandık belirlerdi?, Hani sandıktan çıkan sonuca saygı gösterilmeliydi?” ne oldu şimdi bunlara? Zamanında Ak Parti'nin aldığı oylar nedeniyle kaybeden partilerin yüzde 40'lara, 50'lere hakaret etmelerini duymuştuk ama şimdi maalesef Ak Partililer'in kendilerine oy vermeyenlere hakaret ve bela yağdırdıklarına şahit oluyoruz. Demek ki hangi parti olursa olsun, herkes sandıktaki milli iradeyi, kendilerine oy verdikleri sürece kabul ediyor. HDP'yi Ak Parti güçlendirdi HDP’nin bugün barajı aşmasına zemin hazırlayan Ak Parti’nin ta kendisidir. 2002 yılından sonra başlatılan ve daha fazla şehit haberleri gelmesin, analar ağlamasın diye iyi niyetli denilebilecek bir adımla başlatılan çözüm süreci boyunca verilen tavizler, HDP’yi gittikçe meşru ve güçlü hale getirdi. 2002 yılından önce Apo posterleri, PKK bayrakları sallansa ülkede kıyamet kopardı ama 2002 yılından sonra bunlara ses çıkartmaz olduk. Apo ile çözüm süreci kapsamında başlatılan görüşmeler, Oslo görüşmeleri, Apo’nun mesajlarının, mektuplarının meydanlarda, mitinglerde, nevruz kutlamalarında rahatça okunmasına izin verilmesi, dağdan inen teröristlerin Habur sınır kapısından halaylarla, davul-zurna ile girişlerinin kutlanmasına ses çıkartılmaması, 2007’de Türkiye’yi tehdit eden, hatta Erdoğan tarafından “Haddini aştı” diye sert şekilde eleştirilen Barzani ile yine bizzat Erdoğan’ın 2014 yılında Diyarbakır’da kol kola verdiği görüntüler, yıllarca PKK’ya destek veren Türkler’i nazi ruhlu ve faşist olarak nitelendiren Şivan Perver şahsiyetiyle verilen görüntüler, Apo’ya “Sayın” ifadesinin kullanılmasının ağızlarda sakız hale gelmesi, yine gazete, haber ve köşe yazılarında Apo’ya bebek katil, terörist, terörist başı denmemesi, bu tip ve benzeri sıfatların gazete haber ve yazılarında, televizyon yayınlarında asla kullanılmaması, İmralı süreci yerine çözüm süreci, Terörist veya terör örgütü yerine sadece PKK kullanılmasının emredilmesi Ak Parti döneminde gerçekleşti. Örnekleri çoğaltmak mümkün ancak yazı gittikçe uzuyor. Kısacası tüm bunlar olurken, bölgede polisin, askerin etkisi azalırken, verilen tavizlerle gittikçe güçlenen bölgedeki HDP yapılanmasının bugün barajı aşmasına şaşırmamak lazım. Ve Ak Parti’ye oy vermeyenleri suçlamak yerine, “Biz nerede hata yaptık?” şeklinde kendilerini sorgulamak en doğrusudur. 7 Haziran seçimlerinden herkes kendi payına düşen dersi çıkartmalıdır ama en büyük dersi Ak Parti çıkartmalıdır. Nerede hata yaptıklarını düşünerek bulup, silkelenmelidir. Tek başına iktidar elden gittiyse, ülke 13 yıl sonra yeniden koalisyona mecbur kılındıysa bunda yanlış yürütülen politikaların, sert söylemlerin, gerginliklerin, kutuplaştırmaların etkisi göz ardı edilemez. Dilerim daha ılımlı bir hükümet kurma süreci geçirilir ve her parti öncelikle ülkeyi düşünerek hareket eder. Aksi şekilde davrananlara millet bu kez şefkatli değil de, daha sert bir tokat atmayı ihmal etmez.
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Güçlü Lider Güçlü Meclis İçin Doğrusu Ak Parti
Güçlü Lider Güçlü Meclis İçin Doğrusu Ak Parti
Artık yalnız değilsiniz, Rize’nin bir rehberi var!
Artık yalnız değilsiniz, Rize’nin bir rehberi var!