Ligin ilk haftalarında takımları tam olarak çözemezsiniz. Puan kaybetmemek adına dengeli durmaya çalışırlar. Geçen hafta da aynı şey olmuştu. Hibrit çimin avantajıyla mıdır bilemiyoruz ancak ortada iki takımın da birbirine üstün görünmediği bir maç vardı.

Ama bu haftaki maça baktığımızda ise bizden en az üç gömlek üstünde bir Karabük seyrettik. Daha maçın ilk dakikalarından itibaren kalemizde boğdu bizi, defansif anlamda iyi kapanıp ev sahibi takımın ataklarını bertaraf edebildik ancak ilk golden sonra ne yapacağımızı şaşırmışçasına sahada koşup durduk.

Karabük maçın genelinde topu ayağında en çok tutan, iyi organize olan ve pas trafiğini en iyi şekilde kullanan takım olurken, bu anlamda biz hiç bir refleks gösteremedik. 60'ıncı dakikada Robin Yalçın'ın direkten dönen şutu dışında klas bir hareketimiz de maçta olmadı ama Allah var, en azından fark yemekten kurtulduk. Çünkü Karabük ekibinin kalemizde gol olma ihtimali yüksek ama yanlardan, üstlerden kaçan pozisyonları da mevcuttu. Ev sahibi ekip ha bire bizden köşe vuruşu çalarken, gol atma adına bu ihtimalleri de yaratamadık.

Hikmet Hoca maç boyunca ha bire taktik değiştirirken, maç sonundaki açıklamasında da işi yine transfer konusuna getirdi ve "iyi bir santrafor olsaydı böyle olmazdı"ya getirdi işi.

Öncelikle Hikmet Hoca'nın hatırlaması gereken şey, bu takımın yarısından fazlasını gönderip kadroyu kuranın kendisi olduğudur. Geçen sezon devre arası da transfer konusunu yönetime yıkıp sonradan bütçe olduğu halde transfer yapmayanın kendisi olduğunu açıklamıştı.

Aynı tür açıklamaları umarım transfer sezonu kapandığında da yeniden duymayız. Geçen sezondan bu yana sürekli iyi bir forvet diye tutturan bir takım aylar geçmesine rağmen hala bu anlamda neden bir adım atamaz bilmiyorum. Önceliği bu konu olması gerekirken, alınan bazı transferlerde geleceğe yatırım denmesi biliniyor.

Siz daha elinizdekileri geleceğe yatırım olarak kullanmıyorsunuz. Üstüne üstlük genç isimleri de kiralıyorsunuz.

Mesela forvet deyip tutturuyorsunuz ve elinizde geçen sezon Tuzlaspor'da 43 maç oynayıp 8 gol atan Ozan Papaker varken, Galasaray'dan 17'si U21 maçı, biri Ziraat Türkiye Kupası ve 3'ü Süper Lig maçı olmak üzere 21 maç oynayan Volkan Pala'yı kiralıyorsunuz. Lig maçlarında 53 dakika oynamış. 17 U21 maçında 2 gol atmış.

Hikmet Hoca katıldığı canlı yayında "Ozan beni arayıp kampa gelmek istediğini söylemedi" diyor. Futbolcu mu hocayı arar "beni kampa alın" diye merak ediyorum. Hikmet Hoca bu altyapıda kim var, kim yok diye kimseye sormaz mı? Yönetimden, alt yapıdan kimse "şöyle futbolcularımız da var" diye rapor sunmaz mı?

Hikmet Hoca bazen alt yapı ile hazırlık maçı yapacak, o maçta gözüne birini kestirecek, yukarıya kampa çağıracak, sonra profesyonele imza attıracak, böyle Rizespor alt yapısına hizmet edecek... Peki bu profesyonel yaptığı futbolcuların bazıları nerede şimdi? Profesyonel yaptırıp elinde kalan, başarı çıtasını yükselten kaç isim var?

Böyle göstermelik hamlelerle alt yapıya önem verdiğini söyleyeceksin ama yine bu takımın alt yapısından yetişmiş Ozan Papaker gibi bir ismi düşünmeyeceksin. Yerine Volkan Pala'yı üstelik de kiralayacaksın. Onun da U21 ile çıktığı ilk maçta Rize adına ne yaptığını izledik.

Şimdi Ozan bu takımda kalsaydı da, Kwueke'nin yokluğunda Patrick oyunda yer alacağına bu ilin kendi evladı yer alsaydı kötü mü olurdu?

Neyse eteğimizde taş çok ancak yazı uzamasın diye sonraya bırakalım.

Velhasıla kelam, lig maratonu uzun. Bu maçlar elbette kriter değil ama gördüklerimiz üzerinden yola çıktığımızda bu şekilde kadromuz sezon sonuna kadar ümit vermez. Transfer sezonu bitene kadar takımın eksiği olan ve mutlak alınması gereken transferlerin yapılması lazım.

Yok yine olmazsa bu taraftara aynı bahaneleri kimse ısıtıp ısıtıp servis etmeye kalkmasın.

Zümrüt Rize Gazetesi / 30.08.2016  Sayı: 22.430