Advert
Advert
Advert

Şov yapan Bekaroğlu mu, Karal mı?

Geçtiğimiz günlerde uzun yıllar sonra ilk kez TBMM'de çayın sorunları konuşuldu.

Şov yapan Bekaroğlu mu, Karal mı?
Şov yapan Bekaroğlu mu, Karal mı? admin

CHP çayın sorunlarıyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması önergesi verdi ancak bu önerge Ak Parti oylarıyla reddedildiği gibi Rize Milletvekili Hasan Karal, önerge aleyhinde konuşma da yaptı.

Zaten ne olduysa bu konuşmadan sonra oldu ve mecliste sorunlara çözüm önerisi üretilmesi yerine CHP İstanbul Milletvekili Rize Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ile Hasan Karal arasındaki polemiğe şahit olduk.

Ve maalesef bu polemik ise kamuoyuna farklı algı operasyonlarıyla yansıtılmaya çalışılıyor. Sayın Karal mecliste Bekaroğlu'nun kendisine sarf ettiği, "Sen Şeyh Camiinde imamlık yaparken ben bu kürsüde çayla ilgili konuşuyordum" sözünü kendisine ve imamlara hakaret olarak algılayıp, "O dönem sen benim gibi imamların oylarıyla seçildin. Ben de sana elimle oy verdim, keşke elim kırılsaydı da vermeseydim" şeklinde cevap verip seviye düşürüyor.

Oysa benim merak ettiğim şey Ak Parti'nin bu araştırma komisyonu kurulması önergesini neden reddettiğiydi. Muhalefet partileri ne zaman bir önerge verse Ak Parti aynı şeyi yapıyor ama geçenlerde Ensar Vakfı'ndaki çocuklara cinsel taciz olayındaki gibi önce CHP'nin araştırma önergesini reddedip ertesi gün tepkiler üzerine parti olarak kendileri önerge verip kabul ediyorlar.

Ak Parti son yıllarda muhalefet partileri tarafından verilen soru önergelerinin, araştırma komisyonu önergelerinin hepsini reddetti. Mesela Cemaat ile ilgili araştırma önergesi Ak Parti oylarıyla reddedildi. Terör olaylarıyla ilgili araştırma önergesi, cinsel istismar olaylarının araştırma önergesi, yolsuzluklarla ilgili araştırma önergesi gibi sayısız muhalefet önergeleri yine Ak Parti oylarıyla reddedildi. Üstelik 2013 yılı temmuz ayı içinde Ak Parti'nin kendisinin hazırladığı “taşradaki sağlık personellerinin özlük hakları” kanun teklifi de yine kendi oylarıyla (yanlışlıkla) reddedildi.

Tekrar konumuza gelecek olursak, iktidar partisinin elindeki gücü sadece kendi istediği yasalara, kanunlara göre kullanıp muhalefeti tamamen dışlaması kadar anti demokratik bir yaklaşım yoktur. Çayın sorunlarıyla ilgili ne güzel bir önerge veriliyor ama Rize Milletvekilimiz çıkıp bunun aleyhinde konuşabiliyor. Ve gerekçeleri de 2002 yılından bu yana iktidarları dönemindeki yaptıkları iyi işlere bağlıyor.

Peki gerçekten hiç mi sorun yok çay üreticisinin? Ben de bir çay üreticisiyim. Yıllardır az da olsa çayımızı toplar, satarız. 2002 yılından bu yana elbette gelişen, değişen güzel uygulamalar var. Çay ödemeleri noktasındaki düzenlemeler elbette üreticiyi memnun eden şeyler. Ama zaten Bekaroğlu bu konularda eleştiri yapmadı ki...

Mesela Sayın Karal'a sormak isterim. Evet kapasite arttırıldı, yeni fabrika yapıldı. Peki kaç tane fabrika yıkıldı da sıfırdan Hemşin Organik Çay fabrikası dışında bir fabrika yapıldı? İki fabrika yıkılıp fabrikalar birleştirilerek kapasiteler arttırılmadı mı?

O kısmı geçtik. Asıl sorun özel sektörün üreticiden çay alma politikasıdır ve zaten Bekaroğlu da özellikle bu kısımları işaret ediyor. Devlet, iktidar belirlediği politikalarla, kanunlarla özel sektörün üreticiyi mağdur etmemesi için neden uğraşmaz? Belirlenen taban fiyat, özel sektörü de neden bağlayıcı olmaz? Efendim "Kapasite arttırıyoruz özel sektörü disipline edebilmek için" diyor Sayın Karal.

Çaykur'un her yıl aldığı çay rakamları ortadadır. Aşağı yukarı değişmiyor bunlar. Uygulanan kotalar nedeniyle üreticinin çayının belli bir oranı zaten hep özel sektöre gitmek zorunda. Mayıs ayında kökten budama yapıldığından dolayı üreticinin çayı zaten azdır ama nedense ilk ay kota yüksek olur. Budanan çaylıklardan ürün toplanıldığı ikinci ve üçüncü sürgünde ise kota gittikçe düşürülür. Bu özel sektörü koruma politikası değil de nedir? Mayısta zaten üreticinin çayı diğer aylara göre az. Çay miktarının arttığı ikinci, üçüncü sürgünler neden mayıs ayından düşük oluyor? ha gerçi buna da "O aylardaki çayın verimi" bahane gösteriliyor ama bana göre özel sektörü koruma uygulamasından başka bir şey değildir. Çünkü kota yüksek olsa kimse özel sektöre çayını vermek istemeyecektir.

Kapasite arttırıldı da kontenjan uygulamalarında hafifleme oldu mu? Cevap Hayır. Randevulu sistem ile haftada bir çay satan üretici 3-5 günlük toplu satacağı çay miktarını yine günlük dönüm üzerinden belirlenen kontenjan üzerinden satıyor. Ve tüm bunlara bakınca üreticinin her yıl aşağı yukarı Çaykur'a sattığı miktarlar değişmiyor. Kalan yine özel sektöre, ve onun belirlediği şartlarla satılmak zorunda kalınıyor.

İşte sorun buralarda. Ve Sayın Karal en az benim kadar bunların sorun olduğunu düzeltilmesi gerektiğini biliyordur. Bekaroğlu mecliste o gün bas bas bu noktalara parmak basmaya çalıştı ama nedense kamuoyuna işin şov kısmı yansıdı. Ama şovu Bekaroğlu mu yaptı, yoksa Karal mı yaptı işte onun muhakemesini o günkü konuşmaları dikkatle izleyenler verecektir.

MHP Samsun Milletvekili Erhan Usta, o gün önergeyle ilgili konuşmasında çay üretimi yapılan illerde nüfus yoğunluğunun azaldığını, bölgenin tarımdaki payının azaldığını söyleyip, "210 bin aile, 1 milyona yakın nüfus çayla geçimini sağlamakta. Bu kadar önemli bir kitleyi ilgilendirmesine rağmen çay alım fiyatlarının istikrarsız olduğunu, özel sektörde çok düşük fiyatla çay alımlarının yapıldığını görüyoruz. Çayda en önemli sorun kaçakçılıktır. Kaçağa karşı ciddi önlem alınmalı. Organik çay üretimine önem verilmeli, kimyasal gübre terk edilmeli." diyor. Yanlış mı konuşuyor? Cevap: Hayır.

HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul bile çıkıp önergeyi savunarak, Doğu Karadeniz'in tek geçim kaynağının çay olduğunu ancak yıllarca çözüm bekleyen sorunların bulunduğunu belirterek, dönemsel, günü kurtaran teşvik politikalarının sorunu çözmeye yetmediğini savunuyor. Bilinçsiz gübre kullanımının toprağın verimliliğini düşürdüğünü, kaliteli ürün yetiştirilmediğini, Doğu Karadeniz'in HES'ler, yeşil yol ve maden arama faaliyetleriyle doğasının tahrip edildiğini öne sürüyor. Peki haksız mı konuşuyor. Cevap: Hayır

Yapılan iyi yöndeki düzenlemelerin yanında üreticiyi memnun etmeyen, üreticinin lehine olmayan bir takım sorunların olduğunu bu insanlar dile getirebiliyorlar. Olan sorunlarından araştırılıp çözüme kavuşturulması noktasında çalışma yapılmasını talep ediyorlar ama iktidar partisi ve maalesef Sayın Rize Milletvekilimiz Hasan Karal, her şeyin dört dörtlük olduğunu, hiç bir sorunun yaşanmadığına kanaat getirip konuyu "yok imamlara hakaret etti" gibi algı yanılsamalarına çeviriyor.

Mesela 2001 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın "Çay en az 1 TL olmalı" cümlesini hatırlamıyorlar. Çay bu cümlenin sarf edilmesinden 9 yıl sonra o da desteklemeyle 1 TL seviyesine ulaşmıştı. Tek başına 1 TL'yi ise 11 yıl sonra yani 2012'de geçti. Peki desteklemeye 5 yıldır zam yapılmamasına değiniyor muyuz? 2003 yılında 5 kuruş ile başlayan destekleme bu zamana kadar sadece 7 kuruş artıp 12 kuruş olmuş. 12 yılda 7 kuruş artış ve son 5 yıldır da 12 kuruş.

Çayda her şey dört dörtlük değil. Ak Parti'nin yıllardır uyguladığı tarım politikasının Türkiye'nin üretim gücünü düşürdüğü, daha fazla ithalata yönelttiği gerçeğini rakamlar ortaya koyuyor. Çay noktasında yapılan iyileştirmelerin dışında özel sektör bazında bakınca ciddi sorunlar var ve bunların çözüme kavuşturulması gerekiyor. İşte iktidar ve temsilcilerinin bu noktada yapması gereken, sorunları dile getirenlere kulak tıkamak yerine dinleyip, araştırmasıdır.

Zümrüt Rize Gazetesi / 15.04.2016 / Sayı: 22.317

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Güçlü Lider Güçlü Meclis İçin Doğrusu Ak Parti
Güçlü Lider Güçlü Meclis İçin Doğrusu Ak Parti
Artık yalnız değilsiniz, Rize’nin bir rehberi var!
Artık yalnız değilsiniz, Rize’nin bir rehberi var!