Lakin, Türkiye'nin Türkmen politikasında ki (Suriye ve Irak Türkmenleri) belirsiz ve çelişkili tavrı Türkiye'yi edilgen bir noktaya sürüklüyor.
Mesela; Suriye Türkmenleri konusunda adeta kükreyen hükümet, Irak Türkmenleri söz konusu olduğunda ağızını bıçak açmıyor.
12 Kasım günü Peşmerge ile el-Haşdu'ş Şabi arasında Tuzhurmatu'ya bağlı Batamlı nahiyesinde başlayan çatışmada birçok sivil zarar görmüştür.
Daha evvel IKYB'nin ihtilaflı bölgelerde nüfus kaydırma ve sonuç olarak ihtilaflı bölgeleri kendine dahil etme politikasına karşı çıkan hükümet ne bugün Tuzhurmatu'da yaşananlara ne de hala devam eden nüfus dönüştürme politikalarına ses çıkarmamaktadır.
IKBY, siyasi hedef olarak ihtilaflı bölgeler üzerinde denetim kurmak suretiyle sınırlarını genişletme çabası içerisinde Kerkük'ün etrafını çevirmek ve Tuzhurmatu sınırları içerisinde kalan Hemrin Dağları'nın petrol bulunan Pulkane gibi bölgelerinde hakimiyet kurma stratejisini geliştirmiştir. Nitekim Hemrin Dağları bölgesine peşmergeleri konuşlandırmıştır. Bu çalışmalar bugünde devam etmektedir.
ÇATIŞMA NOKTALARI
Aslında Tuzhurmatu'da görüldüğü gibi iki çatışma noktası (Peşmerge- el-Haşdu'ş Şabi) yoktur.
Zira Haşdi Şaabi içerisinde Bedir Örgütü, Hizbullah, Asaib Ehlul Hak, Saray El-Selam gibi farklı milis grupları bulunmaktadır. Bu gruplar farklı bölgelerde IŞİD'e karşı mücadele etmekte ve peşmergelerle ortak hatlarda savaşmaktadır. Haşdi Şaabi içerisindeki grup bağlılığının son derece yüksek olduğu düşünüldüğünde çatışmaların diğer ortak hatlara sıçrama ihtimali bulunmaktadır. Bununla birlikte, Tuzhurmatu'daki ateşkese rağmen dışarıdan peşmergelere ve Haşdi Şaabi'ye bağlı güçlerin Tuzhurmatu'ya girdiği görülmektedir. Bu durum çatışmanın boyutunu da genişletecek niteliktedir.
Öte yandan Tuzhurmatu'daki çatışma, bir Kürt-Türkmen çatışması olarak da ifade edilebilir. Zira Tuzhurmatu'daki Haşdi Şaabi üyelerinin neredeyse tamamı Türkmenlerden oluşmaktadır. Bu nedenle daha önce de Tuzhurmatu'da karşı karşıya gelen Türkmenler ve Kürtler yeniden çatışma dinamiği içerisine girmiştir. Nitekim son olaylarda Türkmen evleri ve iş yerleri Kürtler tarafından yakılmış, askeri çatışma Tuzhurmatu'daki sosyal gerginliğe dönüşmüştür. Tuzhurmatu'da yaşanan Kürt-Türkmen gerginliğinin başta Kerkük olmak üzere Erbil'den Hanekin'e kadar Türkmenler ve Kürtlerin bir arada yaşadığı bütün coğrafyalara yansıma ihtimalini göz ardı etmek mümkün değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, tüm bu gelişmeler ve ihtimaller karşısında sessiz kalırken Suriye Türkmenleri üzerinden sesini yükseltmesi sorgulanması gereken bir noktadır.
TÜRK ASKERİNİN MUSUL'DA Kİ VARLIĞI
Türk askerinin Musul'a çok yakın olan Başika bölgesine üst kurması Türkiye-Irak arasında kriz çıkmasına neden oldu.
Türk askerinin Musul'a konuşlanmasına Irak Hükümeti sert tepki verdi. Irak Başbakan Haydar el-Abadi, "Türkiye'nin Irak'ın egemenliğini ihlal ettiğini" söyleyerek, "Türkiye'nin böyle bir şey için kendilerinden izin almadığını" ifade ederek, "Türk askerinin 48 saat içerisinde Irak'ı terk etmesini" istedi.
Amerika Birleşik Devletleri, ilk açıklamasında; Türkiye'nin Musul'a asker konuşlandırmasının IŞİD karşıtı koalisyonla bir ilgisinin bulunmadığını söyledi, ABD Dışişleri Bakanlığı son yaptığı açıklamada ise, "Türkiye'nin Irak'ta asker bulundurmasını doğru bulmadıklarını" ifade etti.
El-Haşdu'ş Şabi ve Hizbullah gibi milis güçleri; "Türkiye'den askerlerini Irak topraklarından çıkarmalarını, yoksa Irak'ın egemenlik haklarını savunacaklarını" duyurdular.
Irak'ın en büyük milis gücü olan el-Haşdu'ş Şabi Türkiye Cumhuriyeti Irak Büyükelçiliği önünde askeri üniformalarıyla eylem yaptı.
Bugün de, yüzlerle ifade edilebilecek bir kalabalık Türkiye'nin Irak Büyükelçiliği önünde eylem yaparak "Türkiye Büyükelçisinin 48 saat içerisinde Irak'ı terketmesini" istedi ve bu yönde slogan attı.
El-Haşdu'ş Şabi Komutani Hadi el-Amiri el-Mustansariya üniversitesinde yaptığı konuşmada "Irak'ın egemenliğini savunmak için gösteri yapın" çağırısında bulunarak cuma günü halkı sokağa davet etti.
Öyle gözüküyor ki, başta el-Haşdu'ş Şabi ve diğer milis güçlerin desteğiyle halk organize edilerek Cuma günü büyük bir gösteri yapılacak.
Rusya ise fırsattan istifa etme yolunu tercih etti. Türkiye'nin Irak topraklarından çıkarılması için BMGK toplantıya çağırdı ve bugün konu BMGK ele alınacak.
Türkiye ise; Musul Valisinin talebi ve Irak Savunma Bakanlığının talebi üzerine orada bulunduklarını ifade ediyor. Irak hükümetini ve milis güçlerin sert çıkışları, Rusya'nın konuyu BM gündemine taşıması, ABD'nin Türkiye'yi yalniz bırakması Başbakan Davutoğu'nu Irak Başbakanı el-Abadi'ye mektup yazmaya mecbur bıraktı. Mektupta Davutoğlu, "Irak'ın endişeleri giderilene kadar Musul'a asker gönderilmesinin durdurulduğunu" yazdı.
Bu ifade aynı zamanda şu demektir; "Yenisini göndermeyeceğiz, mevcudu kalacak."
Irak hükümeti de aynı anlamı çıkarmış olacak ki, sert açıklamalarına devam etti ve Türkiye'nin 24 saatinin kaldığını belirtti.
Türkiye'ye yakınlığıyla bilinen Şii Lider Mukteda es-Sadr'da BM aracılığıyla Türkiye'nin Irak'tan çıkarılması gerektiğini ifade etti.
Türkiye tarafında duran iki kişi oldu; Varlıkları Irak'ta problem olarak görülen Nuceyfiler ve Barzani.
Mesud Barzani yaptığı açıklamada; "Türk askerinin Irak ordusunu ve peşmergeleri eğitmek için Irak hükümetiyle yapılan bir anlaşma çerçevesinde Irak'a geldiğini bildiğini" söyledi.
Gelinen noktada; Türkiye'nin Musul'da kalabilme olasılığının çok zayıf olduğu görülmektedir.
Not: Türk askerinin Musul'da bulunmakta ısrarcı olmasını daha evvel yazmıştım, bu linkten okuyabilirsiniz... (https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10153786470043044&set=a.86528818043.84592.586918043&type=3&theater)
